31 Ocak 2013 Perşembe

"Taraf gazetesinden aradılarda dediler ki..."

CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu, düzenlediği bir basın toplantısı ile AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş'ı yargıya baskı kurmakla suçladı.

Muhalefetin sıradan bir eleştirisinden farkı bu sefer Kulkuloğlu'nun  Elitaş'a ait olduğunu "iddia ettiği" ses kayıtlarını da kanıt olarak sunması oldu.

Kulkuloğlu ses kayıtlarına ilişkin, "Ortaklaşa nasıl bir kirli tezahgı planlama çalışması içerisinde olduklarını ortaya koyuyor" dedi. Kayseri Şeker Fabrikası'nda bir yolsuzluk iddiasıyla ilgili soruşturma esnasında el edilen, AK Parti'li Elitaş ile eski İmam Ali Çamlı arasında geçtiği öne sürülen ses kayıtlarını dinletti.

ARAYAN TARAF MUHABİRİ Mİ?

İşin ilginç yanı konuşmaların medyayı da ilgilendirmesi. Ses kayıtlarına göre Taraf gazetesinden Arzu Yıldız isimli muhabirin yaptığı bir haberle ilgili olarak mahkemeden yayın yasağı gelince Elitaş'ı aradığı, onun da aracılar ile hakimin kulağını çektiği  anlaşılıyor...

30 Ocak 2013 Çarşamba

Tansu Özkök ile Ertuğrul Özkök'ün farkı nereden?

"Turgut Özal’dan beri [Ertuğrul Özkök ile]çok atışıyoruz. Ben kapitalizmden hâlâ nefret ediyorum. Son derece acımasız, edepsiz bir düzen olduğunu düşünüyorum. Pardon doğru kelime “arsız” olacak!"

Bu satırlar Hürriyet Gazetesi’nin 27 Ocak 2013 tarihli Pazar Eki’nde Ayşe Arman’nın konuk ettiği isim Tansu Özkök'e ait. Hürriyet okurları için Tansu Özkök hiç de yabancı bir isim değil. Bugüne dek pek çok kez, ilk ismiyle Hürriyet'in birinci sayfasında ya da 20 yıl genel yayın yönetmenliğini yapan Ertuğrul Özkök'ün köşesinde anılan bir isim Tansu Özkök.
Ayşe Arman'ın "Özkök yazdıklarıyla sizi de şaşırtıyor mu?" sorusuna "Evet, mesaj atıyorum: Yine Saçmalamışsın!"  diye yanıt veriyor mesela Tansu Özkök.
Ayşe Arman bu yorumlara şaşırmış olacak ki “Başka bir çağda yaşıyor gibisiniz?” diyiverince şu yanıtı alıyor: "Değerlerim biraz eski kaldı galiba… O yüzden Özal’a kızıyorum. Olumlu şeyler yaparken, o kadar çok güzel şeyi de yok etti ki!." 

TÜSİAD ÜYESİ ERTUĞRUL ÖZKÖŞK

Hürriyet'in önce Ankara Temsilcisi sonra da Genel Yayın Yönetmeni koltuğuna oturan Ertuğrul Özkök, uzun yıllar medyada Özköşk olarak anılmıştı.  Nedeni ise Turgut Özal ile (ve de Çankaya Köşkü ile) yakın ilişkisiydi.

29 Ocak 2013 Salı

Davutoğlu’nun Katar prensinden El Cezire ricası!

CHP Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, Suriyeli bir hacker grubunun ele geçirdiği ve internette yayınladığı belgeleri Türkiye kamuoyu ile paylaştı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Katar Veliaht Prensi Tamim bin Hamad ile yaptığı gizli Suriye pazarlıklarına ilişkin belgeleri ele geçirip yayınlayan Syrian Electronic Army adlı hacker grubu, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun Prensten El Cezire kanalına ilişkin “özel ricasını” da deşifre etti.

Cumhuriyet gazetesinde Fırat Kozok'un 25 Ocak 2013 tarihli haberine göre Suriyeli hacker grubu'nun ele geçirdiği belgelere göre 25 Ekim 2011’de Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Katar Emirliği Veliaht Prensi Hamad arasında Katar’da Deniz Sarayı’nda gerçekleştirilen görüşmede Davutoğlu, Hamad’a El Cezire kanalının Türkiye’nin dış politikasını eleştiren yayınlarından duyulan rahatsızlığı aktarıyor.

Tutanaklara göre Davutoğlu, “Benim siz majesteleri ile konuşmak istediğim bir konu vardı; El Cezire bizim pozisyonumuza yönelik eleştiri yapıyor ve bu hiç iyi değil” diyor.

Bu şikâyete yanıt olarak da Veliaht Prens, “Bizim sizinle ilişkimiz El Cezire’den daha büyük ve bu konuda siz Hamed bin Casim ile konuşabilirsiniz. Biz de bu konuda kendisiyle konuşuruz” yanıtını veriyor.

Metinleri ele geçirerek Türkçeleştiren CHP Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, “Bu belgedeki skandal ifadeler gösteriyor ki hükümetimiz yalnızca Türkiye basını üzerinde baskı kurmakla yetinmiyor, artık diğer ülkelerdeki basını da susturmak için girişimlerde bulunuyor” yorumunu yaptı. 

Gazetecilerin ne kadarı sendikalı?

•Yeni sendikal istatistiklere göre sendikalaşma oranı yüzde 9.2. Tüm ücretliler dikkate alındığında sendikalaşma oranı yüzde 6’ya geriliyor.
•En düşük sendikalaşma oranları inşaat, sağlık ve sosyal hizmetler ile gazetecilik işkolunda. Gazetecilerin sendikalaşma oranı yüzde 3.6.
•Toplam 92 sendikadan 49’u yüzde 1’lik işkolu barajını aşamadı.Yeni sendikal istatistikler işkolu barajının sendikal haklar için ciddi bir tehdit olduğunu bir kez daha ortaya koydu. 12 Eylül sonrasında bile bu kadar çok sendika işkolu barajının altında kalmamıştı.

6356 sayılı yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu gereğince Ocak 2013 sendikal işkolu istatistikleri açıklandı. T24.com.tr adresindeki köşesinde, 26 Ocak 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tebliğini paylaşan Aziz Çelik, toplam işçi sayısının 10 milyon 882 bin, sendikalı işçi sayısının ise  1 milyon 2 bin  olduğunu yazdı. Bu rakamlara göre sendikalaşma oranı % 9,2.

28 Ocak 2013 Pazartesi

Star hedef büyüttü RSF ve CPJ'yi hedef gösterdi

Hükümete yakın çizgisi ile dikkat çeken, Genel Yayın Yönetmeninin köşesinden bize reklam vermeyen sermaye grupları dikkat etsin, devir değişti her an Ergenekon suçlaması ile karşı karşıya kalabilirler iması ile aba altından sopa gösteren Star gazetesi bu kez hedef büyüttü.


Gazetenin bugün yayınlanan Zafer Kütük imzalı haberinde Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü  (RSF) ve Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)'nin Türkiye'yi karalamala amaçlı bir  kampanya yürüten terör örgütü MLKP tararafından "yönlendirildiği" iddia edildi.

27 Ocak 2013 Pazar

Türkiye'ye hakim olan "Püriten Ahlak"

Fransız Le Monde gazetesi geçenlerde Türkiye ile ilgili ilginç bir habere yer verdi. Gazete bir yandan 2 bin kadar yayını etkileyen kitap sansürünün Ocak ayında yürürlüğe giren bir düzenleme ile kaldırılması üzerine on yıllarca yasaklanmış 450 kadar eserin yeniden yayınlanabileceğine dikkat çekiyor. Diğer yandan da sansürün Türk yargı alanında devam ettiğini savunuyor ve çarpıcı bir tespite yer veriyor: "Komünizmle mücadelenin yerini püriten ahlak aldı". 
ANKA haber ajansı imzalı ve Cumhuriyet gazetesinde de bir özeti yayınlanan habere göre, Le Monde, "İstanbul'da Artık Marx Sansürlenmiyor" başlıklı haberinde aralarında yeniden yayınlanabilecek 450 kadar eserin, "darbeler ve Ankara'daki bürokrasinin" tutumu nedeniyle uzamış olan bir "kara listede" bulunduklarını kaydetti.

21 Ocak 2013 Pazartesi

Gazeteci Yazar Sadun Tanju öldü!

Ilık bir mayıs sabahı (1959). Ağaçlar yeşil yapraklarını yeniden yaşamla kucaklaştırırken, genç gazeteci de baharın güzel kokusunu içine sindire sindire, neşeyle yürümektedir. Halide Edip Adıvar’ın ahşap konağının yanından geçip, Laleli’deki ana caddeye çıkan sokağa saptığı anda, başına sert bir cisimle vurulunca birden sendeler, gözünde şimşekler çakar. Yıkılmamak için duvara tutunur ama durabilmek ne mümkün. Mahalleli hemen yardıma koşar. Ölmediğini anlayan gazeteci kimin hücumuna uğradığını öğrenmeye çalışırken, “yaz bakalım" diye bağırarak, karabıyıklı bir gencin Kumkapı’ya doğru kaçmakta olduğunu görür.

 

Gündemi internetten takip edenler çoğalıyor

Internet Ölçümleme Araştırması Haziran 2012 ve Kasım 2012 karşılaştırmalı sonuçlarına göre, haber sitelerini ziyaret edenlerin sayısı yaklaşık %20 artışla 19,6 milyona ulaştı. IAB Türkiye tarafından hazırlanan infografiği aşağıda bulabilisiniz.


17 Ocak 2013 Perşembe

Twitter haberciliğinin "beyin ölümü" gerçekleşti!

Medya dünyası Mehmet Ali Birand'ın ölüm haberiyle çalkalandı çalkalanmasına ama anlaşılan o ki, bugün (17.01.2013) ölen Birand değil, "twitter haberciliği"nin beyin ölümü gerçekleşmiş...


"Yoğun bakımda tedavisi süren Mehmet Ali Birand, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı" haberinin twitterda ilan edilmesinin hemen ardından olanlar oldu.

KENDİ KANALININ SPİKERİ VERDİ

Birand'ın öldüğüne dair ilk iddiayı Kanal D sabah programının sunucusu İrfan Değirmenci twitterdan duyurdu. Bu haberle birlikte medya camiası sallandı.




BİRAND'IN OĞLU YALANLADI
 
Ardından oğlu Umur Birand babasının Twitter hesabından açıklama yaptı:

"Ben Umur Birand, babam halen yoğun bakımda. İyileşmesi için dua ediyoruz. Gösterdiğiniz sıcak ilgi için çok teşekkürler."


Twitter kötü bir haber kaynağı. Sosyal medya zaten en az güvenilmesi gereken, okuduklarımızı defalarca kontrol etmemiz gereken bir kaynak. Bunu daha dün de yazmıştım. 

BİRAND ÖLDÜ DEDİLER SONRA NE OLDU?

Çoğu Birand'ın  arkadaşı, tanışı, yakını olan pek çok gazeteci, yazar, televizyoncu bu iki mesaj arasında geçen zamanda yine Twitter üzerinden Birand'a rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi. 

Ahmet Hakanbaşımız sagolsun...

Ruşen Çakır: Mehmet Ali abi seni çok özleyeceğiz. Allah rahmet eylesin.
 

Banu Güven:  Mehmet Ali Birand. Birçoğumuza gazetecilik heyecanını o verdi. Kendisininki de hiç kaybolmadı. Sağlık mücadelesi verirken hayati birakmadi.+
 

Yurdagül Şimşek ‏: Türk basını büyük bir ustayı en renkli ismini bir efsaneyi kaybetti! #birand
 

Ece Temelkuran ‏: Mehmet Ali Birand'i kaybettik. Ekrani bana ögreten oydu. Ailesinin ve sevenlerinin üzüntüsünü paylasiyorum.
 

Ateş İlyas Başsoy ‏: Ana akım medyaya ilk kez bir DevSol militanını çıkartıp "Polisler istifa edin ve simitçi olun" beyanını yayınlayabilen adam ölmüş. Üzüldüm.

Melda Onur:  Birand :( Onu çok özleyeceğiz...

Mesut Yar ‏: Birand'i kaybettik...
Peki Birand'ın ölmediği ortaya çıkınca ne oldu?  Pek çoğunun telefonunda Birand'ın, eşi Cemre'nin, hatta oğlu Umur'un telefonu kayıtlı olan, birlikte zaman geçirdikleri insanları arayıp sormak yerine twitter üzerinden üzüntü belirten gazertecilerden benim gözüme sadece Ruşen Çakır'ın özür dilediği takıldı. 


BİRAND DEĞİL TWİTTER HABERCİLİĞİNİN BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ

Birand haberi bir kez daha "twitter haberciliği" diye bir şey olmadığını gözler önüne seriyor.  Eğer sosyal medyaya güvenirseniz olacağı bu...


16 Ocak 2013 Çarşamba

Laçiner, Cumhuriyet ve sosyal medyanın tehlikeleri

Sosyal medya oldukça tehlikeli bir mecra. Yazılanların hızla ve kontrol edilmeden yayılmasına yol açıyor sosyal medyanın anlık olma hali.  Sadece "sokaktaki insan"ın twitter, facebook ya da ekşi sözlük gibi sosyal medya ajanlarından okuduğunu öğrenip bir takım düşüncelere kapılmasına neden olmuyor, mesleği haber yapmak olan gazeteciler için de çok tehlikeli...

Şİİ OLMAK HIRİSTİYAN OLMAKTAN KÖTÜ

Örneğimiz Star yazarı ve Rektör Sedat Laçiner'in başına gelenler ile ilgili.  Bundan yaklaşık 1 yıl önce TRT Haber’de yayımlanan ‘Açı’ programında Suriye ve Irak’taki mezhep çatışmalarına değinen Prof. Dr. Laçiner, "Sadece Irak’ta değil Körfez’de de Şiiler var. Kuveyt için, Ürdün için, Mısır için, bir insanın Şii olması Hıristiyan olmasından kötü, çünkü Hıristiyan nihayetinde ehli kitaptır; üç dinden bir tanesindendir. Allah onu selamete de erdirebilir, belki cennete de koyabilir. Şii ise sapkınlık var orada dini bozmaya çalışmak var" demişti.

14 Ocak 2013 Pazartesi

Samanyolu 20 yaşında "bizi izliyor" (!)

1993 yılında yayın hayatına başlayan Samanyolu Yayın Grubu bugünlerde 20. yaşını kutluyor.  Bir süredir İstanbul'un çeşitli noktalarında, özellikle otobüs duraklarında kanalın 20. yıl için hazırladıkları afiş ve posterler göze çarpıyor.

Geçen ay Kadıköy'e giderken görmüş, biraz da dalga geçmiştim... Ama bugün bunun oldukça sistemli bir kampanya olduğunu farkettim. Samanyolu Yayın Grubu'nun 20. yıl için kullandığı slogan bilinçaltının dışa vurumu gibi: "Sizi İzliyoruz"

Latince "Lapsus" hata, yanlış demekmiş. Psikoloji'de bu, dil sürçmesi, istemeden söylenene şeyler ile örtüşüyor.  Freud'a göre lapsus linguae ve lapsus calami'nin nedenleri genelde bilinçaltında gizliymiş. O an söylemek istemediğimiz, aklımızdan geçirdiğimiz veya konuyla alakası olmayan ama anılarımızda konu araclığı ile ilişkilendirdiğimmi bir fikir, nesne veya isim bu olaya neden olabilirmiş.

Samanyolu'nun "sizi izliyoruz" sloganını ve reklam kampanyasını kim hazırlamış bilemiyorum. Ama doğrusu ya Grubun yöneticilerini nasıl olup da ikna etmişler çok merak ediyorum.  Ne de olsa Samanyolu'nun dahil olduğu Gülen Cemaati, özellikle Hanefi Avcı'nın kitabı "Haliç'de Yaşayan Simonlar" sonrasında kamuyounun büyük bir kısmı için usulsüz dinleme/izleme ile ilişkilendirilmişti. 

11 Ocak 2013 Cuma

Türk medyası bildiğiniz gibi

Fransa'nın başkenti Paris'te Gare du Nord'da bulunan Kürdistan Enformasyon Bürosu'na giren silahlı kişi veya kişiler, saldırı gerçekleştirdi. Saldırıda Enformasyon Bürosu'nda bulunan Kürt siyasetçi Sakine Cansız ile KNK Paris Temsilcisi Fidan Doğan ve gazeteci Leyla Söylemez adındaki üç kadın katledildi.

Ayşe Hür Taraf'tan neden ayrıldı?

Taraf gazetesindeki 1 Mayıs kavgasının ardından iki yazar gazetenin tavrını ve Halil Berktay'ın iddialarını açıkça eleştirerek köşelerine kilit vurmuş, gazeteden istifa etmişlerdi.

Nabi Yağcı ve Ümit Kıvanç'ın eleştiri ve istifalarının ardından bir kaç haftadır yazı yazamamış olan Ayşe Hür de ilginç bir yazı kaleme almış ve  okurlarına açıklama yapıp veda etmişti.


9 Ocak 2013 Çarşamba

Taraf okurlarının çocukları büyüdü de ayrı eve mi çıktılar?

Geçtiğimiz Kasım ayında Taraf gazetesindeki köşesinden yazısı yayınlanmadığı için istifa ettiğini açıklayan Barbaros Altuğ bugün Medyaradar sitesinde köşesinde Taraf'ın tirajındaki yükselişi çarpıcı bir benzetme ile sorguladı.

Altuğ Twitter'dan "Son yazımı sansürlemek istediği ve "Tuna Kiremitçi, Pelin Batu hakkında yaz ama Nazlı Ilıcak'a dokunma" dediği için artık Taraf'ta yazmıyorum" şeklinde bir açıklama yapıp Taraf'tan istifa etmişti.

Bugün ise Altuğ şunları yazdı:

Metin Göktepe'yi kim öldürdü?

BirGün gazetesinde dün Ahmet Şık imzalı yayınlanan özel haberde, Yeditepe Üniversitesi'nin, öldürülen gazeteciler için yapılan belgesel serisinde Musa Anter'e izin vermediği, Metin Göktepe için ise önce izin verip, ardından yapılan röportajlara el koyduğu anlatılıyordu.


Yeditepe Üniversitesi (Y.Ü.) İletişim Fakültesi Gazetecilik ile Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümlerindeki öğrencilerin suikasta uğrayan gazeteciler için hazırladığı belgesel serisinde Metin Göktepe ile ilgili kısım, üniversite yönetimi tarafından sansürlendi. Çalışmayı yürüten öğrencilere gayrıresmi olarak, "ülkenin içinden geçtiği dönemin hassasiyeti" nedeniyle, polis tarafından öldürülmüş bir gazetecinin belgeselde yer alamayacağı bildirildi.

İLK 'RAHATSIZLIK' MUSA ANTER'E

Süreç şöyle işledi: Y.Ü. İletişim Fakültesi öğrencileri, aynı zamanda üniversitede ders veren gazeteci Derya Sazak'ın koordinatörlüğünde 2 yıl önce "Faili Meşhur" adıyla; Abdi İpekçi, Uğur Mumcu ve Hrant Dink cinayetlerini konu alan bir belgesele imza atmıştı.

8 Ocak 2013 Salı

"Kral Çıplak" demek kolay mı?

Gazetelerin ilan ettikleri deklarasyon ile internet medyasının kendi haberlerini kullanmasına yasak getirmesi  bir süredir tartışılıyor. Genel kanı bunun hiç bir işe yaramayacağı, yazılı basının ölmeye mahkum olduğu, ölümü geciktirmek için böyle yollara başvurduğu yönünde.

Peki tamamen ticari işletmeler olan (ve aslında bizlerin haber alma özgürlüğümüz gibi liberal fikirler ile değil ticari ilişkiler kapsamında işleyen) yazılı basının öleceği iddiası ne kadar doğru?

Unutmamak gerekiyor Televizyon yaygınlaşırken de benzer bir iddia vardı: "gazeteler ölecek". Son 50 yıldır tekrarlanıyor bu iddia, henüz ölen yok. Peki neden...

Tabii ki olayın bir ekonomik boyutu var.

6 Ocak 2013 Pazar

Türkiye Medyasında 2012'nin bilançosu (1)

Türkiye’nin 2012 medya bilançosu ve 2013’ten beklentiler, doğrudan doğruya, ülkedeki siyasi, ekonomik ve kültürel iklimden etkilendi, etkilenecek. Toplumda ne yaşanıyorsa, medya, küçük kırılmalarla, onu yansıtıyor. Ülkeye kim, nasıl yön vermek istiyorsa, elbette birçok aygıtın yanında medyaya da öyle yön veriyor. 
Medya ekonomisi konusunda yetkin isimlerden biri Mustafa Sönmez 4 Ocak'ta böyle yazıyordu Cumhuriyet'teki köşesinde. Yeni yılın ilk günlerinde geçen yılın bir bilançosunu çıkartmak iyi olacak.


TUTUKLU GAZETECİLER


2012 yılının en büyük sıkıntılarından biri çoğu kez es geçilen "tutuklu gazeteciler"in sayısının bu kez görmezden gelinemeyecek kadar çoğalmasıydı.



3 Ocak 2013 Perşembe

Necip Fazıl, Adnan Menderes, mektuplar ve Örtülü Ödenek

Habertürk'ün dün ortaya çıkardığı, Necip Fazıl'ın dönemin Başbakan'ı Adnan Menderes'e yazdığı, para için "yalvaran" mektupları, aslında iyi bilinen bir dönemi tekrar gündeme getirdi.

İyi bilinen diyorum, çünkü Habertürk'ün açıkladığı mektuplar 27 Mayıs'tan sonra Demokrat Parti ve Menderes'in yargılandığı Örtülü Ödenek Davası'nın kayıtlarından alınmış durumda. O dava hem Rasih Nuri İleri'nin Örtülü Ödenek isimli kitabında,  hem Tuncay Özkan'ın Parsadan Hikayesi isimli çalışmasında, hem de davanın taraflarından Celal Bayar'ın torunu Emine Gürsoy Naskali tarafından Yassıada Zabıtları -1 Örtülü Ödenek Davası başlıklı kitapta uzun uzun incelenmişti.

2 Ocak 2013 Çarşamba

Emrullah Uslu o yazıyı neden yazdı?

Taraf yazarı, eski polis Emre (Emrullah) Uslu, 26 Aralık'ta köşesinde “Başbakan Erdoğan’ın giderek Ergenekoncu çizgiye doğru kaydığını” yazdı.

İlk bakışta çok kafa karıştırıcı bu iddia için Uslu'nun gerekçeleri de var tabi:

“Başbakan’ın ofisinde dinleme böcekleri bulunmuş. Medyaya yansıyan bilgilere bakılırsa bu böcekler geçen şubat ayında bulunmuş. Benim merakım şu: Acaba böcek aramasının kamera kaydı var mı? Kamera kaydı yoksa, pekâlâ o aramayı yapan kurum da olmayan böcekleri çıkarıp Erdoğan’ı maniple etmek isteyebilir. Dünya siyaset tarihi bunun yüzlerce örneğiyle dolu.
Erdoğan umarım varsa o video kaydını incelemiştir. Yoksa bir başbakanı, odanda böcek bulduk deyip maniple etmek kadar kolay bir şey yoktur. Bunu dış istihbarat servisleri de yapar Başbakan’ı bir yöne kanalize etmek isteyen başka servisler de…
Bu bağlamda sorulması gereken soru şu: Böceklerin çıktığı tarih ile Erdoğan’daki değişimin tarihi örtüşüyor mu? Erdoğan’da son bir yılda görülen tuhaf değişimin, giderek Ergenekoncu çizgiye doğru kayışının ofislerinde çıkan böceklerle ilişkisi olabilir mi? Varsa nasıl?”
Uslu'nun Emniyet'in Gülen Cemaati'ne yakın duran kanadında olduğu ve MİT'e yönelik sert bir tavrı olduğu biliniyor. "Başbakan'ı manüple ediyor olabilirler" dediği kurum da şu sıralar Başbakan Erdoğan'ın eski müsteşarı Hakan Fidan'ın başında olduğu MİT.

Peki Başbakan Erdoğan'ı "son bir yılda Ergenekoncu çizgiye kaydı" diyen Emre Uslu bugün köşesinde ne yazdı? Alıntılar ile yazının bir kısmını burada paylaşalım:

Ergun Babahan bana Today’s Zaman’da ‘Mr. %10’ diye bir yazı yazdın, Erdoğan’ın her gelen ihaleden yüzde 10 pay aldığını yazdın” diye iftira atmasa belki de hiç haberim olmayacaktı.
Meğer Tayyip Erdoğan’a yakın kişiler benim Erdoğan’la ilgili “Bay %10” diye bir yazı yazdığımı, ve Erdoğan’ı ihalelerden yüzde 10 pay almakla itham ettiğim fitnesini yayıyormuş. Bu fitne ile AKP kaynıyormuş, yazmadığım bir yaz AKP ile Cemaat arasında kavga çıkarmış, ama haberim yok. (...)

7 Mayıs 2012’de, AKP-Cemaat kavgasının en zirvede olduğu dönemde, yazdığım ve Erdoğan’ı Atatürk’le kıyaslayıp baştan sona övdüğüm bu yazının Erdoğan’ın çevresince nasıl bir fitne malzemesine dönüştürüldüğünü öğrenince şok oldum.

Meğer bu yazının üstüne Akif Beki ile Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni arasında Medya Derneği’nin toplantısında büyük kavga çıkmış.

Babahan ve orada bulunan diğer gazetecilerden öğrendiğim kadarıyla, Akif Beki Bülent Keneş’e gelip “Emre Uslu, ‘Erdoğan ihalelerden yüzde 10 rüşvet alıyor’ yazıyor siz de bu yazıları yayımlıyorsunuz” diye çıkışmış. Keneş “Bizde böyle bir şey olmaz böyle bir yazı bizde çıkmaz” deyince herkesin önünde Beki “Ben aptal mıyım, ne okuduğumu ve nerede okuduğumu bilmez miyim, İngilizce yazmış ve o yazıyı Today’s Zaman’da okudum” demiş. (...)

Fitne çarkı dönmeye başlayınca Erdoğan’ı övdüğüm bir yazı bile Erdoğan’ın en yakınları tarafından fitne aracı olarak kullanılıyor, kavga sebebi yapılıyor. Adı aklımdan bile geçmeyen adam hakkında yazılar yazdığım iftirası atılıyor.

Erdoğan’ın çevresindeki fitne çarkı böyle çalışıyor: Cemaat-AKP kavgasının heyheyli günlerinde, yazdığım ve baştan sona Erdoğan’ı övdüğüm o yazıyı bile Erdoğan’ın çevresindeki insanlar tarafından çarpıtılıp fitne çıkarmak için yayıyorlar.

Gazetecilerin önünde kendi uydurdukları yalanlar ve fitne için kavga ediyorlar. Yazıyı okuma ihtiyacı bile hissetmiyorlar. Çünkü fitneye o kadar inanmışlar ve şartlanmışlar ki benden, o heyheyli günlerde, Erdoğan’ı övecek bir yazı beklemiyorlar. Görünce abandone olup yeni yalanlar uydurup manipülasyon yapıyorlar.

Orada olan tüm gazeteciler de benim Erdoğan’ı yüzde 10 rüşvet almakla itham ettiğim yönünde bir yazı yazdığımı düşünüyor. Bu fitne sadece Akif Beki tarafından değil Erdoğan’ın en yakın çevresi tarafından anlatılıyor. Muhtemelen Erdoğan’a da böyle aktarılmış. Ergun Babahan gibiler de bu fitnenin üstüne sörf yapıp hem Cemaat ve AKP’yi birbirine düşürmeye çalışıyor.
6 gün önce Erdoğan'ı Ergenekoncu olmak ile itham ediyordu. Bugün ise Akif Beki ve şu sıralar gözden düşmüş olan Babahan'ı fitnecilik ile suçluyor.

Ancak bir süredir kendisi ile ilgili yürütülen kampanya yazısında andığı bu suçlamalardan çok daha çarpıcı. Kendisinin İsrail ve CİA bağlantılı bir organizasyonun elemanı olduğu iddiasını (herhalde) yanıtlayacak kadar bile ciddiye almıyor olacak ki, o eleştirilere değinmek yerinde "Erdoğan'a Mr.%10 demedim" yazısı yazıyor.

Bakalım gelen günler, medya kulislerinde nelere gebe?

Taraf'ın tirajı artmaya devam ediyor

Dostumuz Kinpi, Ahmet Altan gitti Taraf'ın tirajı neden arttı?  başlıklı yazıma yaptığı yorumda ilginç bir soruyu dillendirdi:
Taraf gazetesinin Roboski konusunda attığı son manşet (affetmeye hazırız) ve aslında daha ilginci, kendi çalışanlarının bile maaşlarını düzgün ödeyemediği iddia edilen bir gazetenin devletin bürokratlarına marka gömlekler hediye etmesi (birincil kaynaktan duydum bunu, gömleği gönderen değil ama gömleği kabul etmeyen bürokrattan) bize Taraf gazetesi hakkında ne söyler?
Şimdi gelelim rakamlara...  Aralık ayının son haftasının da satış rakamları ilan edildi.