14 Ocak 2013 Pazartesi

Samanyolu 20 yaşında "bizi izliyor" (!)

1993 yılında yayın hayatına başlayan Samanyolu Yayın Grubu bugünlerde 20. yaşını kutluyor.  Bir süredir İstanbul'un çeşitli noktalarında, özellikle otobüs duraklarında kanalın 20. yıl için hazırladıkları afiş ve posterler göze çarpıyor.

Geçen ay Kadıköy'e giderken görmüş, biraz da dalga geçmiştim... Ama bugün bunun oldukça sistemli bir kampanya olduğunu farkettim. Samanyolu Yayın Grubu'nun 20. yıl için kullandığı slogan bilinçaltının dışa vurumu gibi: "Sizi İzliyoruz"

Latince "Lapsus" hata, yanlış demekmiş. Psikoloji'de bu, dil sürçmesi, istemeden söylenene şeyler ile örtüşüyor.  Freud'a göre lapsus linguae ve lapsus calami'nin nedenleri genelde bilinçaltında gizliymiş. O an söylemek istemediğimiz, aklımızdan geçirdiğimiz veya konuyla alakası olmayan ama anılarımızda konu araclığı ile ilişkilendirdiğimmi bir fikir, nesne veya isim bu olaya neden olabilirmiş.

Samanyolu'nun "sizi izliyoruz" sloganını ve reklam kampanyasını kim hazırlamış bilemiyorum. Ama doğrusu ya Grubun yöneticilerini nasıl olup da ikna etmişler çok merak ediyorum.  Ne de olsa Samanyolu'nun dahil olduğu Gülen Cemaati, özellikle Hanefi Avcı'nın kitabı "Haliç'de Yaşayan Simonlar" sonrasında kamuyounun büyük bir kısmı için usulsüz dinleme/izleme ile ilişkilendirilmişti. 

CEMAAT MEDYA İLE NEDEN BU KADAR İLGİLİ?

Kendilerine "Hizmet" olarak niteleyen ve Fethullah Gülen'in mürşitliğinde örgütlenen Cemaat'in kamuyounda görünen yüzü Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı. Anlaşılacağı gibi Cemaat medya ile hep ilgiliydi.  

Ahmet Şık, 1 yıla yakın cezaevinde kalmasının temel sebebi olan İmamın Ordusu (Dokunan Yanar/Kitap001) isimli çalışmasında Gülen Cemaatinin medyaya ilgisi şöyle anlatılyordu:
Cemaatin en etkin olarak yer aldığı sektörlerden biri de medyaydı. Uzun yıllar aylık ve haftalık olarak yayınlanan dergiler aracılığıyla politik sürece dâhil ya da müdâhil olmaya çalışan cemaatin Sızıntı dergisiyle başlayan, aradaki bir iki ufak dergiyle birlikte Zaman gazetesiyle süren yayıncılık hayatları da 1990’larda patlama yaptı.

Çok hızlı ve ciddi bir gelişme eğilimi gösteren ancak mevcut yayın politikasının bu gelişime ayak uyduramadığını fark eden cemaat yeni ve sürece uygun politikalar üreterek toplumsal gelişmelere hâkim olmak ve yön vermek için öncelikle var olan gazete ve dergilerinde içerikten yayın politikasına dek ciddi değişikliğe gitti.

Hemen ardından da Samanyolu ve Kanal 7 başta olmak üzere birçok televizyon kanalı, radyo istasyonu, dergiler, yeni gazeteler ve gelişen teknolojiyle birlikte internet sitelerini de medya ağına kattı. Çünkü medya hem gündelik politik sürece müdahale etmede hem de psikolojik savaşın yürütülmesinde, dezenformasyon ve bilgi kirliliği yaratılarak toplumu yönlendirmede de çok önemli bir araçtı. AKP iktidarının kimi zaman azgın bir totaliterlik sergileyerek sadece kendi yandaşları ve Fethullahçıların hâkim olmasını istediği medya sektörünün, 2010 yılına gelindiğinde yarıdan fazlası bu zihniyetin eline geçmişti. Kalanlarsa zaten medya sermayesinin çetrefilli yapısı ve hükümetlerle girdiği akçeli işler ve vergi kaçakçılığı gibi defoları nedeniyle sesini çıkaramaz hale geldi.


CEMAAT MEDYASI ŞAHLANDI

Gerçekten de 28 Şubat döneminden başlayarak yaşanan geri çekilme süreci, AK Parti iktidarıyla Cemaat'in yayın organları için şahlanışa dönüştü.

Sadece belgeye, kanıta dayalı olmadan habercilik yapmakla kalmadı bu yayın organları, bir yandan özellikle Emniyet ve yargı içindeki bağlantıları sayesinde haber diye hazırlanıp servis edilen bilgilere herkesten önce eriştiler. Bir yandan kimsenin erişemediği haberleri herkesten önce yayınladılar, diğer yandan da Emniyet ve Yargı tarafından yürütülen operasyonların neden ne kadar haklı olduğunu anlattılar Türkiye'ye. Onlarda çıkan çarpıcı haberler, onları bilinçli ya da bilinçsiz izleyen internet siteleri ve televizyon kanalları aracılığı ile yayıldı, yaygınlaştı, kerameti kendinden menkul gerçekler halini aldı.

Bundan tam 1 yıl önce 6 Ocak 2012'de yaptıkları ise hem yaşanan durumu ifade etmek açısından önemliydi hem de bugün kullandıkları sloganın neden gerçekten bir "lapsus" örneği olduğunu ortaya koyuyor.

MAHKEME KARARINI 21 DAKİKA ÖNCESİNDE DUYURDULAR

STV Haber, 6 Ocak 2012 günü, OdaTV davasında mahkeme kararını, sanık avukatlarından bile önce öğrnedi. Resmi açıklanmadan 21 dakika önce kararı izleyicilerine duyuran STV Haber  eleştirilere gözlerini kapayıp yoluna devam etti. O günlerde yaşananları şöyle haberleştirmiştim:
Mahkeme heyetinin, sanıkların tahliye talebini görüşmek üzere toplanmasının ardından tutukluluğun devamı kararı 21.48'de sanık avukatlarına bildirildi. Ancak Samanyolu TV, tam 21 dakika önce mahkemenin kararını son dakika olarak izleyicilerine duyurdu. Diğer haber kanalları ise saat 21:50'den sonra haberi son dakika olarak ekrana taşıdı. TV 24 ise haberi bırakın 21 dakika önce, saatlerce sonra bile görmemeyi tercih etti.
Twitterda bir kullanıcı ise şöyle diyordu o gün: STV nin yeni sloganı "Nur Hızında Habercilik". Tüm haber ajanslarıdan 20 dk önce olacak olanları açıklıyorlar....

Belki de ben yanılıyorum. Lapsus filan yok. Herşeyi ayan beyan açıklıyorlar. Cemaatten beklenen şeffaflık adımı gerçekleşti, açıkça söylüyorlar: "Sizi izliyoruz"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder