9 Ocak 2013 Çarşamba

Metin Göktepe'yi kim öldürdü?

BirGün gazetesinde dün Ahmet Şık imzalı yayınlanan özel haberde, Yeditepe Üniversitesi'nin, öldürülen gazeteciler için yapılan belgesel serisinde Musa Anter'e izin vermediği, Metin Göktepe için ise önce izin verip, ardından yapılan röportajlara el koyduğu anlatılıyordu.


Yeditepe Üniversitesi (Y.Ü.) İletişim Fakültesi Gazetecilik ile Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümlerindeki öğrencilerin suikasta uğrayan gazeteciler için hazırladığı belgesel serisinde Metin Göktepe ile ilgili kısım, üniversite yönetimi tarafından sansürlendi. Çalışmayı yürüten öğrencilere gayrıresmi olarak, "ülkenin içinden geçtiği dönemin hassasiyeti" nedeniyle, polis tarafından öldürülmüş bir gazetecinin belgeselde yer alamayacağı bildirildi.

İLK 'RAHATSIZLIK' MUSA ANTER'E

Süreç şöyle işledi: Y.Ü. İletişim Fakültesi öğrencileri, aynı zamanda üniversitede ders veren gazeteci Derya Sazak'ın koordinatörlüğünde 2 yıl önce "Faili Meşhur" adıyla; Abdi İpekçi, Uğur Mumcu ve Hrant Dink cinayetlerini konu alan bir belgesele imza atmıştı.


Belgesel, kamuoyunda beğeniyle karışılaşılınca serinin devam ettirilmesi kararlaştırıldı ve Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç ve JİTEM'in katlettiği Kürt gazeteci Musa Anter'in isimleri seçildi.

Rektörlüğün de onay vermesinin ardından öğrenciler, gruplara ayrılarak çalışmaya başladı. Ancak bir kaç hafta sonra Musa Anter belgeseli için çalışan öğrencilerden, kış şartlarında Güneydoğu'da çalışmanın zorluğu ve "Anter'in netameli olduğu" gerekçeleriyle isimde değişiklik yapmaları istendi. Öğrenciler karşı çıksa da belgeselin koordinatörlüğünü yapan Sazak'ın, Anter yerine Metin Göktepe adını önermesiyle isim değiştirildi.

KATİLE KATİL DEMEME HASSASİYETİ

Bunun üzerine öğrenciler Göktepe'nin ailesi, sürece tanık olan meslektaşları ve avukatlarıyla buluşarak röportajlar yaptı. Belgeselin çekimleri tamamlanmak üzereyken bu kez de Metin Göktepe ismiyle ilgili sorun çıktı. Rektörlüğün onayı alınan belgesel, üniversite mütevelli heyetinden onay alamamıştı. Öğrencilere gayrıresmi olarak ülkenin "hassas" bir dönemden geçtiği, belgeselde konuşanların, Göktepe'nin polis tarafından öldürüldüğünü anlattığı ve polis tarafından öldürülmüş bir gazetecinin belgeselde yer alamayacağı söylendi.

Bunun üzerine koordinatör Derya Sazak da öğrencilere çalışmalara devam etmelerini ancak mütevelli heyetinin kararıyla belgeseli okul projesi olarak kullanamayacaklarını söyledi. Daha önce yapılan belgeselin kitaplaştırıldığını belirten Sazak, Göktepe belgeselinin de okulun değil öğrencilerin adıyla kitaplaştırıİmasını önerdi. Bunun üzerine tepkileri hafifleyen öğrenciler röportajlara devam etti.

ÖĞRENCİLERİN KAYITLARINA EL KONDU

Ancak röportaj ve çekimler sona erip montaj yapmak isteyen öğrencilere bu kez yeni bir engel çıkarıldı. Belgeselin metnini yazmak ve montaj yapmak için deşifre yapacak öğrencilere görüntüler, 'kayıtların okula ait olduğu' iddiasıyla verilmedi. Israr edenlere ise "gelecekte sahip olacağı iyi bir gazetecilik kariyerini hırçınlık yaparak heba etmemesi" söylendi. Sosyal medyada bu konuyla ilgili yazan öğrencilere de "Okulun avukatları iyi avukatlardır, ben uyarıyım da" şeklinde göz dağı verildi.

Kriz aşılmış değil. Metin Göktepe ile ilgili olan çalışmanın görünütüleri okul tarafından öğrencilere verilmiyor.


PEKİ GÖKTEPE'NİN KATİLİ KİM?

Haber işte böyle. Üniversite Göktepe'yi öldüren polislere katil denmesini pek sıcak karşılamamış; halen Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan Derya Sazak ise dersi kapsamında hazırlanan belgeselin başına gelenleri gazetesinde haber yapmaya uygun görmemiş.

TBMM bu konuyu araştırmak için dava süreci henüz başlamamışken bir rapor düzenlemişti. İşte o rapordan polislerin suçlarıyla ilgili satırlar:
...kanunen gösterilen usul ve şekle aykırı olarak Evrensel Gazetesi muhabiri Metin GÖKTEPE'nin gözlem altına alınması emrini veren Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde görevli Emniyet Amirinin Türk Ceza kanunu hükümlerine göre yargılanması gerektiği,

Gözlem altında bulunduğu Kapalı Spor Salonunda değişik yerlerinden birden fazla kişiden farklı biçim ve şiddetle aldığı darplar ve hayatının kurtarılması için gösterilmeyen gayret ve sorumsuz tutum sonucu ölen Metin GÖKTEPE'ye vurdukları veya dövdükleri iddia olunan  7 Polis Memuru ile gösterdikleri sorumsuz ve tutarsız davranışlarla bunlarla birlikte fikir ve eylem birliği içerisinde oldukları anlaşılan 1 Emniyet Amiri ve 3 Polis Memuru haklarında Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre yargılanmaları gerektiği,

Metin GÖKTEPE'nin ölümünden sonra kimliğinin spor salonundan alınarak cesedin üzerine bırakılmasının sağlanması,Metin GÖKTEPE'nin gözlem altına alınmadığını tespite yönelik salıverilme tutanağı hazırlanması ve olaydan sonra bilgi sahibi olanların bu konuyu çevreleriyle konuşmama tembihi vermek suretiyle suç delillerini karartmaya yönelik çaba sarf eden Eyüp İlçe Emniyet Müdürü hakkında Türk Ceza kanunu hükümlerine göre yargılanmaları gerektiği,

Gözlem altına alınanlara "orospular bu taraftan,pezevenkler bu taraftan" demek suretiyle hakarette bulunduğu anlaşılan Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü Emniyet Amiri hakkında Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre yargılanması gerektiği,kanaat ve sonucuna varıldığı anlaşılmıştır.
Komisyon Raporunu buradan indirebilirsiniz.

KATİLLERİ YARGILANDI AMA...

İlden ile 4 yıl süren davada Şubat 1999'da alınan kararla 11 memurdan altısına 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmiş, usül yönünden bozulan dava 5 Mayıs 1999'da Yargıtay tarafından, altı ceza alan memurdan beşinin cezası onanmış sanık emniyet amirine verilen ceza esastan bozulmuştu.

Kamuoyunda Rahşan Affı diye bilinen afla şartlı tahliyeden yararlanan polisler toplam 1 yıl 8 ay yattılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder