26 Mayıs 2014 Pazartesi

Ahmet Kekeç köşesinden beni yazmış...

Ahmet Kekeç, medyamızın en polemikçi isimlerinden biri malum.  Gerçi henüz "Üstad" Peyami Safa gibi, polemiğe girecek kimseyi bulamazsa, müstear ismiyle yazdığı yazılara gerçek ismiyle yanıt verip kavga çıkartacak kadar şizofreniye bulaşmadı, hakkını yemeyelim.

Bugünlerde Hürriyet yazarı Melis Alphan'ın attığı tweet sinirlerini bozuyor Star yazarının. Alphan'ın "Soma'ya yardım etmeyin, hükümete yarıyor" mealindeki twitter mesajına vermiş veriştirmiş köşesinden.

Psikolojik tahliller yapmış. Alphan Hürriyet'ten bir açık mektup ile yanıt verince, söz sırası kendisine geçtiği için bugün yine Alphan'ı konu edinmiş, köşesinde.

Yetinmemiş bir de not düşmüş. Alphan'ın yazdıklarını haber olarak kullanan, ancak kendisinin Alphan için yazdıklarını haber yapmayan internet sitelerine yüklenmiş.

Bir çift söz de medya dedikodusu yapan internet sitelerine:
Ballandıra ballandıra, “Melis Alphan’ın Ahmet Kekeç’i nasıl haysiyet celladı ilan ettiğini” yazıyorsunuz da, Ahmet Kekeç’in demiş bulunduklarını neden okurlarınızdan gizliyorsunuz? Melis Alphan hangi yazıya cevap verdi?
Bir de, kızımız, Ahmet Kekeç’in dokunduğu her şeyi, hassa geliştirdiği her olayı anında “yandaş” kategorisine alıyor...
Burada bir problem görmüyor musunuz?
"Ahmet Kekeç köşesinden beni yazmış" dememin nedeni bu. Çünkü Alphan'ın tweetini, Milliyet ile kavgasını, Ahmet Kekeç'e yanıtını haber yapan; ancak Kekeç'in Alphan için yazdıklarını haber yapmayan benim.

Şimdi Kekeç'in yazdığı şu satırlara  nazire "Melis Alphan Hürriyet'te yazıyor... Okumadığım için, ne yazdığını ve meselelere nasıl yaklaştığını bilmiyorum." olsun diye, "Ahmet Kekeç Star'da yazıyor. Okumadığım için ne yazdığını ve meselelere nasıl yaklaştığını bilmiyorum" diyecek değilim elbet.

İşim bu, gazetecilerin ne yaptığını, yazarların ne yazdığın, televizyoncuların ne dediğini takip ediyorum yıllardır.

Ahmet Kekeç, yıllardır, Millî Gazete, Yeni Haber, Zaman, Vahdet, İmza, Akit ve Star gazetelerinde muhabir, editör ve köşe yazarı gibi görevler üstlenmiş bir isim. Yetinmemiş,  "Gazeteciyim ama tedavi görüyorum" isimli bir kitap yazmış...

"Haber değeri" nedir,  "haber'in unsurları" nelerdir biliyor olmasını bekliyoruz kendisinden.  Etkili ilgililik, Zamanlılık, Yakınlık,  İlginçlik, Nadirlik, Önemlilik,  Skandal, Heyecan yaratıcılık... Bu kavramları bilmesi, hiç olmazsa duymuş olmasını umut ediyoruz.

Biliyor da bilmezden geliyorsa, başka tabi ama dediğim gibi beklentimiz onun bunlara göre yazıp çizmesi.

Madem kendisi ortalama 125 bin satışı olan ulusal bir gazetenin, köşesinden benim yaptığım işe yönelik bir "laf" ediyor...

Tahir efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir,
Maliki mezhebim benim zira,
İtikadımca kelp tahirdir. 

 
diyerek Tevriye sanatının örneklerini sergileyecek değilim. Ben de kendisine elimden geldiğince, dilim döndüğünce yanıt vereyim.

"Ahmet Kekeç'in her yazdığı haber değildir. Ahmet Kekeç köşe yazarı yani, yorumcudur, bir olay/olgu/haber konusunda, okurun bilmediği bağlantıları kurması, konunun arka planındaki bilinmezleri faş etmesi beklenir. Benim haber yaparken seçtiğim kriterlere göre Melis Alphan'ın her yaptığı da haber değildir. Ama onun "Soma'ya yardım etmeyin" demesi haberdir.  Başbakan'ın ismini vererek ya da vermeden onun için "Sen kimsin ya sen kimsin? Sen de zaten vicdan yok. Üflüyorsun, üfleniyorsun, üfürüyorsun kurulu tezgahında. Bunların en ücret aldığını nasıl bir hayat sürdüğünü biliyor musunuz?" demesi haberdir."


Ben haberimi ne "Ballandıra ballandıra" yazıyorum ne de "Ahmet Kekeç’in demiş bulunduklarını  okurlarımdan gizliyorum" 

Yaptığım işimi yapıp, olan biteni halka duyurmak. Herşeyi değil elbette elimden geldiği, kendi gördüğüm, haberdar olduğumu... Onun için tek bir gazete, tek bir gazeteci yok. Pek çok gazete, pek çok gazeteci var.

Benim görmediğimi, başkası görsün kullansın. Bunu da ben sağlayamam ya...