12 Temmuz 2014 Cumartesi

Cumhurbaşkanı Adayı Erdoğan'ın 12 Yıllık Medya Karnesi (1)

2002’den bu yana iktidarda olan AK Parti'nin genel başkanlığı, 14 Mart 2003 tarihinden beri de Başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan’ın, bu süre boyunca azımsanamayacak kez medya çalışanları ve medya sahipleriyle muhattap oldu.

Başbakan Erdoğan bu 12 yılda çoğu zaman gazetecilere “had”lerini hatırlattı, kimi zaman da “niyet”lerini sorguladı. Erdoğan'ın bu had bildirme ve niyet sorgulamasından yabancı basın ve sosyal medya da nasibini aldı. Bianet, işte bu 12 yılda Başbakan Erdoğan'ın BİA Medya Gözlem Raporları'na yansıyan medyaya yönelik hakkındaki konuşmalarını derledi.


4 Temmuz 2004: “Haddini bil”
Sorusundan hoşlanmadığı bir muhabire: "Haddinizi bilerek soru sorun!"

31 Aralık 2004: “Edepsizlik yapma”
Vatan Gazetesi muhabiri Nuri Sefa Erdem’in yılbaşındaki sorusu  üzerine, üstüne yürüyerek: “Edepsizlik yapma!” diye bağırdı.

9 Mart 2005: “Medya Türkiye'yi dünyaya ihbar etti”
6 Mart 2005’te Beyazıt’ta yapılan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yürüyüşündeki polis şiddetinin Avrupa Parlamentosu’nda kınanması üzerine: “Bütün televizyonlar polise verdi veriştirdi. Medyamız adeta Türkiye'yi Avrupa'ya, dünyaya ihbar etti. Peki Türkiye bu mu?”

1 Mart 2006: “Medyanın ileri gelenleri kendini yormasın”
Monaco yolunda, gazetecilere: “Medyanın ileri gelenleri kendini yormasın. Birçok iftiranın yalan olduğu ortaya çıktı. Bunun bir şeyler karşılığında olduğunun farkındayız. Bunu da bu kadar ağır söylüyorum” dedi.

Temmuz 2006: “Hangi talebiniz geri çevrildi de Topbaş'ın aleyhindesiniz?”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş hakkında medyada çıkan haberler üzerine: “Hangi dosya, hangi talebiniz geri çevrildi diye bu haberleri yapıyorsunuz? Bunları açıklayacağım günler yaklaşıyor” diyerek medyayı tehdit etti.

Ağustos 2006: “Planımızı medyaya mı açıklayacağız?”
Bir muhabirin “Kuzey Irak’taki PKK varlığına son vermeye yönelik bir planınız var mı” sorusuna: “Bir devletin ve hükümetin bir planı var mı, yok mu, bunları kalkıp medyaya mı açıklayacak?” diye öfkelendi.

20 Ağustos 2007: “TC vatandaşlığından çıkmalı”
Bekir Coşkun’un Hürriyet’teki “O benim Cumhurbaşkanım Olmayacak” başlıklı yazısı üzerine: “Maalesef edep adap bilmeyenler de var. Bunu diyenlerin önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkması lazım” diyerek yol gösterdi...

6 Eylül 2008: “Sen kimsin de bana ultimatom çekiyorsun?”
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve Dünya Basın Konseyleri Birliği’nin (WAPC) medya üzerindeki baskının derhal durdurulması açıklaması üzerine: “Bugün de üyesi oldukları uluslararası bir basın kuruluşu, ültimatom çekmiş bana. Kimsin sen ültimatom çekiyorsun. Kibarlığımızdan daha önce burada yaptıkları toplantılara biz de katılmıştık. Sonra baktık ki sadece işte Doğan Grubu ile alakası var. Ondan sonra da gitmedik" diye tepki gösterdi.

27 Ocak 2009: “Boşuna para verip o gazeteleri almayın”
Erdoğan, AKP grup toplantısında medyaya veryansın etti: "Yaşanan başka, bunların yazdıkları, söyledikleri başka. Brüksel'de de 'Siz basına yasaklar getiriyorsunuz!' dediler. Hayır, ben basına yasak getirmiyorum. Ama ben, yalan yanlış haber yapan medyaya karşı ‘almama kampanyası yapalım' diyorum. Boşuna paranızı niye veriyorsunuz, zaten yalan yanlış haber."

Şubat 2009: “Bunlar köpekleriyle yatar”

Erdoğan, Sivas'taki seçim konuşmasında halka hitap ederken basına yine çok ağır konuştu: “Bunların şu anda yandaş medyaları var. Yandaş medyaların yandaş köşe yazarları da var. Bunların sevgili köpekleri vardır, onlarla yatar, onlarla kalkarlar.”

1 Aralık 2009: “Ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur”

Erdoğan, TBMM'deki grup konuşmasında köşe yazarlarına çattı: “Siz köşe yazarları ne kadar az yazarsanız, ülke o kadar huzur bulur. Geçmişte bir köşe yazarı haftada bir ya da iki kez yazardı. Ama şimdi her gün, yarım saatte bir köşe yazısı yazabiliyorlar, ne kabiliyetli insanlar. Millet, devlet, barış düşmanlarıdır.”

26 Şubat 2010: “Parasını sen veriyorsun”
Köşe yazarlarına çatmak Erdoğan'a yetmedi bu kez medya patronlarına seslenerek; “Köşe yazarları her istediğini yapamaz. Parasını sen veriyorsun yazarına sahip çık, yazdırma gönder” diye tehditler savurdu.

20 Mart 2010: “Sen kimin avukatısın?”
Erdoğan’ın BBC’ye gerekirse “Kaçak Ermeniler”in sınırdışı edilebileceğini söylemesi üzerine Referans Gazetesi yazarı Cengiz Çandar “Başbakandan özür” beklediğini yazdı. Erdoğan, isim vermeden bu kez Çandar'a; “Sen kimin avukatısın? Bir defa dürüst ol. Doğrunun avukatı ol” diye çattı.


13 Nisan 2011: “Bombayla eşdeğer kitap”
Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu’nda Ahmet Şık’ın kitap taslağıyla ilgili soru üzerine: “Basılmamış kitabı ben toplatmadım, bu mahkeme kararı. Bomba kullanmak suç olduğu gibi bombanın malzemelerini kullanmak da suçtur."

3 Haziran 2011: “Kendini kaybetmiş kin kusuyor. Mertlik değil namertlik”
AKP'nin Konya mitinginde bu kez hedefinde Nuray Mert vardı. Erdoğan, “Bir bayan köşe yazarı, son yıllarda kendini kaybetmiş şekilde kin kusuyor. PKK’nın yayın organına açıklama yapıyor. Bu mertlik değil namertliktir” diye Mert’e hakaret etti.

4 Haziran 2011: “Türkiye'den The Economist'e ne?”
The Economist'te yer alan bir yorum üzerine Erdoğan bu kez oklarını yabancı medyaya yöneltti: “Sana ne ya... Senin Türkiye’nin işiyle ne alakan var? Haber vereceksen haber ver.”

13 Nisan 2012: “Medyadaki akbabalar”
Erdoğan, AKP İstanbul İl Kongresi'ndeki konuşmasında, muhalif köşe yazarlarını akbabaya benzetti: “Bir de akbabalar var. Medyada kampanya yürütenler daha düne kadar üniformalılar sizi arayıp yazdıklarınızdan dolayı sizi azarlıyordu. Bunları bu tasmalarından kurtaran biz olduk. Ama bugün uluslararası tasmaları boyunlarına taktılar.”

1 Temmuz 2012: “Namerdin izinde yayın yapıyor”

AKP Kayseri il Kongresi'ndeki konuşmasında ise aleyhte haber-yorum yapan Wall Street Journal hedefindeydi: “Bir siyasi hareket adına hareket ediyor. Bu gazetenin burada da uzantıları var. Dürüstsen ‘güvenilir kaynak kim’ açıkla. Mertlik bunu gerektirir. Namertlik kapı arkasından dolaşmayı gerektirir. Namerdin izinden gidiyorlar.”

31 Ağustos 2012: “Medyayı yokluğa mahkum etmeliyiz”
31 Ağustos 2012'de Kanaltürk'te yayınlanan “Başbakanla Özel” programına katılan Erdoğan medyaya ayar vermeyi ihmal etmedi: “Türkiye’deki tüm medyaya mesajdır. Attıkları başlıklara, köşe yazarlarına bakıyoruz, ben diyorum ki sizin haber kaynağınız Roj TV, Mezopotamya, sosyal medya mıdır? Bunları ademe (yokluğa) mahkum etmek durumundayız.”

30 Eylül 2012: “Basını davet etmeye mecbur muyuz?”

AKP grup toplantısında Cumhuriyet, Yurt, Sözcü, BirGün, Evrensel, Aydınlık, Özgür Gündem ve Yeniçağ gazetelerinin AKP 4. Olağan Kongresi’ne akredite edilmemesi üzerine konuşan Erdoğan: “Mecbur muyuz davet etmeye? Her gün her türlü hakareti yapacaksın, yalan yanlış her türlü şeyi yazıp söyleyeceksin. Buna rağmen seni davet edeceğiz, yok böyle 25 kuruşa simit.”

2 Mart 2013: “Böyle gazetecilik yapacaksan batsın bu gazetecilik”
Balıkesir’deki toplu açılış töreninde Milliyet’te yayımlanan İmralı tutanakları ile ilgili konuşan Erdoğan ateş püskürdü: “İşte bir gazete çıkmış, attığı başlıkla İmralı’dan haberler veriyor. Her zaman söyledim bir kısım medya hiçbir zaman yanımızda olmadı diye. Attıkları başlıklarla gazetecilik yapıyorlarmış, böyle gazetecilik yapacaksan batsın böyle gazetecilik..."

5 Mart 2013 : “Sınırsız özgürlük olamaz”
AKP grup toplantısında “Batsın bu gazetecilik” sözlerine yönelik eleştiriler üzerine: “Sınırsız bir özgürlük olamaz. Hiçbir devirde yazamadıklarını bu devirde yazıyorlar. Böyle bir yayın yapmak asla ve asla milli bir tavır değildir.”

2 Haziran 2013: “Toplumların baş belası Twitter”
Gezi direnişinin ilk günlerinde HaberTürk’te Fatih Altaylı’nın
Teke Tek programındaki konuşmasında:"Şu anda Twitter denilen bir bela var, yalanın daniskası burada. Sosyal medya denilen şey aslında şu anda toplumların baş belasıdır” diyen Erdoğan'ın bu sözleri üzerine mahkemeler sosyal medyaya yasak başlattı.

3 Haziran 2013: “Bizim evde zor tuttuğumuz yüzde 50 var”
Gezi direnişinin ilk günlerinde Kuzey Afrika yolculuğu öncesi Erdoğan, Reuters muhabiri Birsen Altaylı’nın 'Gezi Parkı olayları dış basında da büyük yankı uyandırdı. Aşırı güç kullandığını düşündüğünüz polis için alınmış bir önlem var mı?' sorusuna çok öfkelendi ve “Yumuşatıcı ifadeler ne olabilir, bana öğretirseniz ben öyle konuşurum. Bizim evlerinde zorla tuttuğumuz yüzde 50 var. 'Aman sakin olun' diyoruz. Siz işte buradan Reuters'ı böyle bilgilendiriyorsunuz. Böyle mesaj gönderiyorsunuz”diyerek Altaylı'ya 'had'dini bildirdi.

25 Haziran 2013: “TC vatandaşı BBC muhabiri gemimizi batırmaya çalışıyor”
BBC Türkçe muhabiri Selin Girit’in Gezi direnişi sırasında bir protestocunun sözlerini Twitter’da paylaşması üzerine: “Uluslararası bir yayın kuruluşunun TC vatandaşı olan temsilcisi tweet atıyor. Söylediği ne biliyor musunuz? 'Duran adam değil, durduran adam olalım. Ekonomiyi durduralım. Altı ay tüketmeyin. Bizi dinleyecekler' diyor. Bir insan kendi ülkesine karşı böyle bir komplonun içinde yer alabilir mi? Buna gazetecilik denebilir mi? Buna basın özgürlüğü denebilir mi? Bu zihniyet, gemiyi batırmaya teşebbüs zihniyetidir."

3 Şubat 2014: “Patronlarınız paralel yapıyla müşterek çalışıyor”
Erdoğan, Almanya gezisi öncesindeki basın toplantısında Zaman muhabirinin 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasına ilişkin sorusu üzerine yine açtı ağzını yumdu gözünü: “Bak MİT’in raporunu bilecek kadar, ona nüfuz edecek kadar paralel yapı. Müşterek çalışıyorsunuz. Söylemediğinizi söylettiriyorsunuz. Sen değil, patronlarınız."

20 Mart 2014: “Twitter, mwitter hepsinin kökünü kazıyacağız”
Bursa’daki seçim mitinginde sosyal medyayla ilgili: “Mahkeme kararı çıktı. Twitter, mwitter hepsinin kökünü kazıyacağız. Uluslararası camia şöyle der, böyle der hiç ilgilendirmiyor. Türkiye devletinin gücünü görecekler."

20 Mayıs 2014: “İki figürana madenci yakını gibi rol yaptırıyorlar”

Başbakan Erdoğan, AKP grup toplantısında Soma madenindeki iş cinayetiyle ilgili BBC Türkçe’nin yayını hakkında: “İki figürana madenci yakını gibi rol yaptırıp dünyaya servis ediyorlar” diye öfkelendi.

3 Haziran 2014: “CNN muhabiri değil, görevli, ajan o ajan”

Erdoğan, Başbakan Gezi direnişinin yıldönümünde Taksim’de canlı yayın sırasında gözaltına alınan CNN Int. muhabiri Ivan Watson’u hem dalkavuk hem ajan ilan etti: “CNN’nin dalkavuğu oralarda bir şeyler yapmaya çalışıyor. CNN International yerlisi, geçen yıl sekiz saat aralıksız yayın yaptı. Niye? Ülkemi karıştırmak için. Şimdi de suçüstü yakalandı. Bunlar görevli, bunlar
adeta ajan görevi icra ediyorlar.”