13 Mayıs 2013 Pazartesi

Savaş Ay eski günleri anlatıyor!

Savaş Ay Türkiye'nin az sayıdaki "iyi" savaş muhabirlerinden biri. Birand'ın arkasından kendisini nasıl savaş muhabiri yaptığını anlatan bir yazı kaleme almıştı. Bugün ise köşesinde başka bir dönemi, savaş muhabirliği öncesinde yaptığı gazeteciliği yazdı.

Basın Tarihi açısından çarpıcı bir anı/ayrıntı... Yok olmasın istedim...

Günün modası yıkılıp-yapılacak İnönü Stadı'yla ilgili anılardan söz etmek, malum. Eksik kalmayayım diye lafa girecek oldum, gazetedeki Beşiktaşlı genç tayfa susturdu hemen. "Abi senin ne işin var Beşiktaş'la, İnönü Stadı'yla?"

Bak şu yeni yetmelere. 40 yıl önce mesleğe çaylak stajyer olarak orada başladım desem hangisi inanır ki?

Eskiler hatırlar. Gazeteler daha o gün sona ermeden; "meyhane baskısı", "kaldırım baskısı", "akşam baskısı" diye basılır, "Hayde yazıyoooo yazıyooo" diye bağrışan gençler tarafından vapur iskeleleri, tren istasyonları, çarşı içleri gibi kalabalık yerlerde satılırdı o devirlerde

İşte korkunç cinayetlerin, büyük kazaların ya da mühim maç günlerinin olduğu akşamlar kaldırım baskılarının en çok sattığı zamanlar olurdu.
Maçların tümü İstanbul'un tek stadı "Mithatpaşa"da (İnönü) oynanırdı öğleden sonraları. Art arda 2 maç oynandığını çok gördük.
İşte o maçların ilk devrelerinde atılan goller çok önemsenirdi. Çünkü devre arasında o fotoğraflar hemen gazeteye gidecek, seçilen kareler klişehanede kotarılacak, "İşte Kral Metin'in muhteşem volesi" türünden şimşir başlıklarla sayfaya "nal kadar" büyük girecek.


Basın kartı olmayan stada nasıl girecek ki ben gibi bir toy girsin. Çaresi şoför kartıyla bulundu. Devre arasında gol fotoğraflarını almaya giden şoförlerin özel kartı vardı çünkü. Ben onlardan birini kapar, şoför kadrosuyla stada girer, usta foto muhabiri abilerin de hoş görüsüyle kale arkasında yerimi alır beklerdim.
İşin matrağı, gönderilecek filmler sahadan tribüne elle atılır, gerçekten film almaya gelen gazete şoförleri kaleci antrenmanı yapar gibi havalara zıplayıp yakalardı bobinleri. Sonradan çelik tel, 1-2 dişli çark ve bobin koyacak kutu marifetiyle ilkel bir teleferik düzeneği kurulmuştu da hayran kalmıştık icada.

Akabinde, polis muhabirliğine geçene kadar tam 1.5 yıl müdavimi oldum stadın. Her maça gidip, yüzlerce kez deklanşör basardım. En büyük keyfim de Fener maçları için geceler boyu kapılarda bekleyip zor bela stada girdiğimiz eski mahalle arkadaşlarıma sahanın ortasında çektirdiğim fotoğrafları gösterip, onları kıskandırmak olurdu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder