5 Ocak 2014 Pazar

90 yıldır değişmeyen bakış, savaşacaksan Kürtlere ihtiyacımız var!

Başbakan Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe'deki ofisinde gazeteciler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle 4 Ocak 2013 günü kahvaltılı bir basın toplantısında bir araya geldi.  Cemaat ve Hükümet arasındaki savaşın kodları ile süslenmiş konuşmasında mücadeleye devam kararlılığı ve uzlaşma olmayacağına dair açıklamalar yaptı. 

FOTOĞRAF: (c) Anadolu Ajansı (http://www.aa.com.tr/tr/s/270595--erdogandan-gazetecilere-kararlilik-mesaji)
Başbakan Erdoğan'ın davetlisi olarak toplantıya katılan gazetecilerin listesine bir bakalım: 
 
Yasin Aktay (AKP MKYK Üyesi , Yeni Şafak yazarı)
Nuh Albayrak (Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)
Hakan Albayrak (Star gazetesi yazarı)
Mehmet Barlas (Sabah gazetesi yazarı)
Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak gazetesi yazarı)
Akif Beki (Hürriyet gazetesi yazarı)
Fikret Bila (Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)
Vedat Bilgin (Bugün gazetesi yazarı)
Ali Bulaç (Zaman gazetesi yazarı)
Elif Çakır (Star gazetesi yazarı)
Osman Can (Star gazetesi yazarı)
Yusuf Ziya Cömert (Star Genel Yayın Yönetmeni)
Ersoy Dede (Yeni Akit gazetesi yazarı)
Ergün Diler
(Takvim gazetesi yazarı)
Abdurrahman Dilipak (Yeni Akit gazetesi yazarı)
Sibel Eraslan (Star gazetesi yazarı)
Doğu Ergil (Bugün gazetesi yazarı)
Markar Esayan (Yeni Şafak gazetesi yazarı)
Gülay Göktürk (Bugün gazetesi yazarı)
Turgay Güler (Akşam gazetesi yazarı)
İsmail Kapan (Türkiye gazetesi yazarı)
Hilal Kaplan (Yeni Şafak gazetesi yazarı)
Mustafa Karaalioğlu (Star Medya Grubu Başkanı)
Nihal Bengisu Karaca (Habertürk gazetesi yazarı)
İbrahim Karagül (Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)
Hasan Karakaya (Yeni Akit Gazetesi Genel yayın Koordinatörü)
Ahmet Kekeç (Star gazetesi yazarı)
Fuat Keyman
Fehmi Koru (Star gazetesi yazarı)
Etyen Mahçupyan (Zaman gazetesi yazarı)
Orhan Miroğlu (Star gazetesi yazarı)
Mehmet Ocaktan (Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)
Ayhan Ogan (Doğu Anadolu Bölgesi Akil İnsanlar Heyetin'deydi)
Yıldıray Oğur (Türkiye gazetesi yazarı)
Mahmut Övür (Sabah gazetesi yazarı)
Cengiz Özdemir (Skytürk 360)
Avni Özgürel (Radikal gazetesi yazarı)
Fadime Özkan (Star gazetesi yazarı)
Erdal Şafak (Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)
Abdulkadir Selvi (Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi)
Ahmet Taşgetiren (Star gazetesi yazarı)
Kurtuluş Tayiz (Akşam gazetesi yazarı)
Salih Tuna (Yeni Şafak gazetesi yazarı)
Hüseyin Yayman (Vatan gazetesi yazarı)
Sevilay Yükselir (Sabah gazetesi yazarı)

Hükümetten ve AK Parti'den de geniş bir katılım vardı toplantıda:

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay,
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan,
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ,
İçişleri Bakanı Efkan Ala,
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız,
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfü Elvan,
AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal,
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik,
Başbakan Erdoğan'ın Siyasi Başdanışmanı ve AKP Ankara Milletvekili, Star ve Yeni Şafak gazeteleri köşe yazarı Yalçın Akdoğan,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Eski Bakanı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım.

Başbakan'ın gazetecilerle bu buluşması dünden beri gündemin en tepesindeki madde. Daha da bir süre konuşulur elbet. Bence en çarpıcı yorumu Hasan Cemal yaptı. Şöyle diyor o buluşma için Hasan Cemal: 
"Cici gazeteci ve yazarları etrafına toplayan Başbakan Erdoğan milli irade suikastı dedi diye, hükümete darbe teşebbüsü dedi diye, küresel komplo dedi diye, yargı darbesi dedi diye pisliğin üstünde mi oturacağız? Tek kelimeyle hayır."

Elbette medya temsilcileri ile ilk buluşması değil bu Erdoğan'ın. Ama nedense aklıma, İslami çevrelerin sık sık eleştiri konusu yaptığı Atatürk'ün İzmit Basın Toplantısı geliyor, Erdoğan'ın bu buluşmasınından her söz ettiğimde.

MUSTAFA KEMAL İSTANBUL BASINIYLA BULUŞUYOR

Mustafa Kemal’in 16 Ocak 1923 günü, Lozan görüşmeleri henüz sürerken, İzmit'de Millî Mücadele’yi destekleyen 6 büyük gazetenin başyazarı ile yaptığı 5,5 saatlik buluşmasından söz ediyorum.

Ankara Hükümeti’nin İstanbul’daki temsilcisi Dr. Adnan (Adıvar) Bey  başkanlığında İstanbul’dan yola çıkan gazeteciler ilerleyen dönemde Türk basınının en önemli isimleri olacaktı. Kimler vardı peki?

Tevhid-i Efkâr’ın başyazarı Velit Ebüzziya, Vakit’in başyazarı Ahmet Emin (Yalman), Akşam’ın başyazarı Falih Rıfkı (Atay), İleri’nin başyazarı Suphi Nuri (İleri), İkdam’ın başyazarı Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Tanin’in başyazarı İsmail Müştak (Mayakon).

Grupta ayrıca Adnan Adıvar’ın eşi Halide Edip (Adıvar) ve İleri gazetesinin İzmit Muhabiri Hakkı (Kılıçoğlu) da yer alıyordu. Ayrıca Ankara'dan toplantıda konuşulacakları kaydetmek üzere, TBMM’de görevli 4 de zabıt katibi getirilmişti.

Peki Halk Partisinin kuruluş sinyallerinin verildiği, Hilafete dair açıklamaların yapıldığı toplantı da neler konuşuldu?

Ayşe Hür'ün Taraf gazetesindeki bir yazısından alıntılayarak konuşmanın en önemli kısmına değinelim:

Belgenin aslı yıllarca kasalarda saklanmış, araştırmacılara açılmamıştı. Dolayısıyla, Kürtlerle ilgili olarak, aşağıdaki cümleleri okumak için tam 64 yıl bekledik:

Ahmed Emin [Yalman] Bey - Kürt meselesine temas buyurmuştunuz. Kürtlük meselesi nedir? Bir dâhili mesele olarak temas buyurursanız çok iyi olur. Mustafa Kemal - Kürt meselesi bizim yani Türklerin çıkarına olarak da kesinlikle sözkonusu olamaz. Çünkü bildiğiniz gibi bizim milli sınırımız içinde var olan Kürt unsurlar o şekilde yerleşmişlerdir ki pek az yerlerde yoğundur. Fakat yoğunluklarını kaybede kaybede ve Türk unsurunun içine gire gire öyle bir sınır doğmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istersek Türklüğü ve Türkiye’yi mahvetmek gerekir. Sözgelimi, Erzurum’a kadar giden Erzincan’a, Sivas’a kadar giden Harput’a kadar giden bir sınır aramak gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürt aşiretlerini de gözden uzak tutmamak gerekir. Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür yerel özerklikle oluşacaktır. O halde hangi livanın halkı Kürt ise, o­nlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye’nin halkı sözkonusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir. İfade olunmadıkları zaman bundan kendilerine ait sorun yaratmaları daima mümkündür. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden oluşmuştur ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmişlerdir. Yani o­nlar bilirler ki, bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz.”

Tahmin edileceği gibi sansürün nedeni, koyu renklerle gösterdiğimiz cümlelerdi. Bu konuşma, Lozan’da, Musul’un İngilizlerden kopartılamayacağının anlaşıldığı günlerde yapılmıştı. Anlaşılan Kemalistler, özerklik imasıyla Meclis’teki Kürt milletvekillerinin kıyameti koparmasının önüne geçmeyi hedefliyordu.

Ancak, sansürü yapanların hatırlamadıkları şey, şûralar yoluyla yerel yönetimlere özerklik veren maddelerin, 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Kürtlerin desteğine ihtiyaç kalmadığını düşünen Kemalist liderlerin 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’ndan çıkarmış olduğuydu. Ama bizim sansürcüler, her ihtimale karşı bu satırları gizli tutmayı tercih etmişlerdi.

64 yıl kasalarda saklanan belge

16/17 Ocak 1923 tarihli İzmit Basın Konferansı’nda konuşulanlara neredeyse tüm Cumhuriyet tarihi boyunca uygulanan sansürün ilginç bir hikâyesi var. Aslında tam metin, Mustafa Kemal’in iznini aldığını söyleyen Siirt Milletvekili Mahmut Soydan tarafından, Milliyet gazetesinde, 26 Kasım 1929’dan 7 Şubat 1930’a kadar süren 75 bölümlük “Gazi ve İnkılâp” dizisinde yayımlanmıştı. Eski devlet bakanlarından Kocaeli Milletvekili İsmail Arar da bunlardan yararlanarak 1969’da, Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı (Burçak Yayınevi) adlı bir kitap yayımlamıştı. Arar, kitabının önsözünde “[Bu önemli belge] öyle unutuldu ki Türk Devrim Tarihi Enstitüsü tarafından yayımlanan Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri ve Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri adlı kitaba bile alınmadı” diyordu. O zaman bilmiyorduk ama meğerse Arar da Kürtlerle ilgili bölümü kitabına almamıştı.

İzmit Basın Konferansı’nın metinlerini bir kez de 1982’de Türk Tarih Kurumu (TTK) bastı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları adıyla yayımlanan kitabı, Afet İnan’ın kızı Arı İnan yayıma hazırlamıştı. İnan, “Anıtkabir Arşivi”nden aldığını söylediği asıllar üzerinden hazırladığı kitabın önsözünde, bu kitabın İsmail Arar’ınki gibi olmadığını, yani “noksansız, tam olduğunu” özenle vurgulamıştı. Ama daha sonra anlayacağımız üzere bu bilgi de doğru değildi. Arı İnan’ın sansürünü, İkibine Doğru dergisinin 9-15 Ağustos 1987 tarihli sayısında “Gizlenen Belge” başlığıyla ifşa etmişti. Dergi, bu haber yüzünden toplatılmış ancak, 6 Kasım 1988’de DGM’de beraat edince, Anıtkabir Arşivi’ni kaynak gösterip Konferans metinlerini yayımlamıştı. Derginin muhabirleri bu sansürün nedenini Arı İnan’a sorduklarında “henüz bu meseleler halledilmemişken zamanı değil” cevabını almışlardı. Aynı soruyu, o sırada TTK Başkanı olan Yücel Tanay’a (Tanay kitap basılırken görevde değildi) sorduklarında aldıkları cevap da benzer nitelikteydi: “Türkiye’ye karşı olanlara bu dokümanları vermek istemedim çünkü ayrılıkçılığa neden olurdu!”

Kürtler de sansür yapar

Noksansız metin, 1993 yılında Doğu Perinçek’in Kaynak Yayınları tarafından Mustafa Kemal Atatürk, Eskişehir-İzmit Konuşmaları, 1923 adlı kitapta yayımlanabildi. Yukarıdaki paragrafı o zaman okuyabildik. Ancak o zaman gördük ki, sadece Türk tarafı değil bazı Kürt çevreleri de kendilerine göre bir sansür uygulayarak Mustafa Kemal’in konuya girişte aktardığım “Kürt meselesi bizim yani Türklerin çıkarına olarak da kesinlikle sözkonusu olamaz. Çünkü bildiğiniz gibi bizim milli sınırımız içinde var olan Kürt unsurlar o şekilde yerleşmişlerdir ki pek az yerlerde yoğundur. Fakat yoğunluklarını kaybede kaybede ve Türk unsurunun içine gire gire öyle bir sınır doğmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istersek Türklüğü ve Türkiye’yi mahvetmek gerekir...” cümlelerini yazılarında kullanmamışlardı.
İKİ OLAYIN NE İLİŞKİSİ VAR?

Denilebilir ki ne alakası var bu iki olayın? Gerçekten de bir alakası yok gibi görünüyor.

Ancak Kurtuluş Savaşı sonrası -teknik olarak- hala Kürtlere ihtiyacı var gibi görünen (Lozan henüz imzalanmamış ve savaş olasılığını aynı toplantıda  "Sulh olmak ihtimali vardır. Olmamak ihtimalini de nazarı dikkatte tutmaktayız. Tedbirlerimiz vardır. Çünkü canımız çok yandı, çok aldatılmışızdır. Hatta bugün bile aldatılmış bir haldeyiz. Mudanya Mukavelesi’nin ahkâmına [hükümlerine] mugayir [karşıt] hareketler olduğunu görüyoruz.” diyerek niteliyordu)  Mustafa Kemal ile; Cemaat ile savaşımında Kürtlere ihtiyacı olduğunun farkında olan Erdoğan arasında bir bağlantı kurmak da bence mümkün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder