15 Ocak 2014 Çarşamba

Hasan Cemal bu haberi görmeyen gazetesine ne diyecek?

Önce Paris’te PKK’lı üç kadına suikasttan tutuklanan Ömer Güney’e ait olduğu iddia edilen ses kaydı internete düştü.  Halen Fransa'da tutuklu bulunan Güney’in bir yakınının internete yüklediği ve Güney'in MİT’çilerle yaptığı suikast planlarına ait, parçalar halinde yayınlanan ses kaydındaki konuşmalar bomba etkisi yaratıp gündemi sarsmalı, hükümetin "Kürt Barışı" ile ilgili açılım sürecinde ciddi soru işaretleri yaratmalıydı.

Ama olmadı... Kafamızdaki soru işaretleri daha tam anlamıyla şekillenmeden bir başka kaset, gündeme bu sefer gerçek bir bomba etkisi ile düştü.

Fethullah Gülen ile kimliği henüz belli olmamış (bazılarına göre Cemaat'in Türkiye sorumlusu) bir kişinin konuşmaları internette yayınlanıverdi. 

[İlginçtir, hafta sonundan itibaren önce Vimeo, sonra Youtube birbiri ardına mahkeme kararları ile kapatıldı, Türkiye'den erişimi engellendi... Gülen'in ses kayıtları ise soundcloud sitesinde yayınlanıverdi.]

Uganda'dan gelen ananasları bir yana bırakırsak, Gülen'in ses kayıtlarında "Rafineri'yi Koç Grubuna verelim... Gönüllerine girmiş oluruz..." bölümü dışında çok çarpıcı bir yer yok. Medya ile ilgili olan konuşmaların dökümünü zaten şurada paylaşmıştım.

Gelelim daha ilginç olan kısmına.

Medya bu ses kayıtlarını nasıl gördü? Doğal olarak AK Parti-Cemaat saflaşmasında AK Parti'den yana duranlar "işte paralel örgüt" derken, Cemaat medyası ve son zamanlarda cemaat kaynaklarından beslenen gazeteler "Gülen ile görüşmek suç mu?" perspektifinden yaklaştı kasetlere.

TARAFSIZ MEDYA O HABERİ NASIL GÖRDÜ?

Peki teknik olarak tarafsız gibi görünenler? Sözcü, Aydınlık, Yurt gibi ulusalcı cephedekilerden söz etmiyorum elbette. Onlar babamın deyişiyle "domuzdan kıl kopartmak kardır" yaklaşımında. Hükümetin bu kavgadan yaralanarak yıkılmasını bekliyorlar. Kürtler de değil sözünü ettiğim. Onlar da haklı olarak "biz son yıllarda fiilen Cemaat ile savaştık. Şimdi tarafımız bizimle masaya oturacak olan hükümettir" diyorlar.

A Haber gibi bir kısım hükümet yanlısı medya kasetleri önce haber olarak görüp sonra (işin hukuki sürecini düşünerek olsa gerek) sitelerinden kaldırdılar. Nasıl olsa Ensonhaber ve Habervaktim gibi siteler hatta OdaTV ses kayıtlarını yayınlıyordu, ne gerek var elini ateşe sokmaya...

Aslında soruyu bir kez daha,  T24 haberi nasıl gördü diye sormak lazım belki de... Neden T24'e odaklandığımı da şöyle hatırlatayım "Bağımsız İnternet Gazetesi" sloganı ile yol alan site özellikle, 2009 Mart'ında, "Balbay Günlükleri" diye anılan ve daha sonra Mustafa Balbay'ın yargılandığı 2. Ergenekon davası iddianamesine giren metinleri yayınlayarak medyada kendine ciddi bir yer edinmişti.

"HABERİN ALLAHI"


Taraf yazarı Halil Berktay'ın "Türkiye'nin Watergate'i" diyerek selamladığı günlükler haberi için sitenin yöneticisi Doğan Akın, (Balbay'ı kastederek) "gazetecilik sınırının aşıldığı" hatırlatmasını yapıyordu. Daha sonra Milliyet'ten Başbakan Erdoğan'ın tepkisini çekerek kovulunca T24'e geçen ve orada yazmaya başlayan Hasan Cemal ise şöyle yazacaktı köşesinde:
(1) Balbay günlükleri haberin Allah’ıdır.
(2) Böylesine büyük bir haberi tümüyle görmezlikten gelmenin gazetecilikte yeri yoktur.
(3) Balbay günlüklerini yok sayan medya yöneticilerinin gazetecilik dersinden alacakları not sıfırdır.
(4) Balbay günlüklerine burun kıvıran ya da haberi kerhen, yasak savarcasına gören gazete yöneticilerinin notu da kırıktır.
(5) Gazeteci milletini de bağlar hukuk. Ama hukukçu değildir gazeteci! Bazen kamu yararı öylesine ağır basabilir ki, bedelini ödemeyi göze alır ve yürüyüp gider gazeteci, eğer gerçekten gazeteciyse... 
Peki bugüne kadar pek çok "gerçek haber"i yayınlayan, yasal sınırları ihlal etmeyi gazetecilik yapmak için pek de önemsemeyen, (doğru olan da budur bence de, gazeteci kamu görevi için gerekirse yasaların sınırlarını zorlar, ihlal eder...) T24 Gülen'in kasedi haberini nasıl gördü?

Hemen söyleyelim, "görmedi"...

O HABERİ GÖRMEDİ AMA BUNLARI KULLANDI

Kimi sitelerde yapıldığı gibi "Piyasaya servis edilen Cemaat kaseti kurumumuza da geldi. Ancak yayın ilkelerimiz gereği gizli ve gayri yasal yollarla elde edilen ses ya da görüntülü kayıtları yayınlamıyoruz..." denilmedi T24'te. O haber hiç yokmuş gibi es geçildi.

Ardından yayınlamadıkları, ne olduğuna dair okura hiç bilgi vermedikleri ses kasetleri için "Fethullah Gülen'in avukatı: Ses kaydını haberleştirenleri dava edeceğiz" açıklamasını haberleştirdi site.

Sonra Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Fethullah Gülen'in ses kaydında anormal bir şey yok açıklamasına yer verdi.

Doğal olanı o kasetlerin ne olduğuna, içeriğinde neler yer aldığına dair bir haber yapması, ardından da kasetlerle ilgili haberler yayınlamasıydı ama olmadı. Bağımsız İnternet Gazetesi T24 bu gazetecilik sınavından geçemedi ne yazık ki... Doğan Akın, gazeteci olmanın yanı sıra sitenin patronu olarak kendince o haber yer vermemesine bir neden bulabilir elbet. İnandırıcılığı tartışılır, haklı bulunur ya da bulunmaz.

HASAN CEMAL NE DİYECEK MERAK EDİYORUM?

Lakin benim merak ettiğim, 2009 yılında "Balbay günlükleri haberin Allah’ıdır. Böylesine büyük bir haberi tümüyle görmezlikten gelmenin gazetecilikte yeri yoktur." yazan Hasan Cemal, daha dün "özgürce yazıyorum" diyerek övdüğü T24'ün bu haberi kullanmamasına sessiz kalmayı sürdürecek mi? Yoksa Hasan Cemal'e göre Gülen'e ait ses kasetleri "haberin Allahı" değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder