Mehmet Ali Ağca, Milliyet Yayın Müdürü Abdi İpekçi suikastine karıştıktan sonra MİT'in
ihbarı üzerine polis tarafından yakalanır. Katıldığı son duruşmada
gerçek katili açıklayacağını söyler ve ardından dahil olduğu Abdullah
Çatlı ve Oral Çelik tarafından kaçırılır. Cezaevinden kaçtıktan sonra yaptığı ilk işlerden biri de Milliyet gazetesinin çöp kutusuna bir
mektup koymak olur. Mektupta Türkiye'ye gelmek üzere olan Papa'yı
vuracağını ileri sürer. O dönemde bu iddia kimse tarafından pek de
ciddiye alınmaz. Ardından Ağca önce İran'a sonra da Bulgaristan'a
gönderilir. Orada ilişkiye girdiği "Türk Mafyası" denilen ekip
tarafından muhtemelen Bulgar Gizli Servisi ve KGB'nin desteği ile
Papa'yı vurması için İtalya'ya gönderilir. Malorca'da bir takım gizli
servis elemanları ile görüşür. İçinde (ünlü Mete Ağabey gibi) MİT
elemanları da vardır. Ardından Vatikan'a gider ve Papa'ya üç el ateş
eder.
Sonuçta KGB CIA'yı; CIA ise KGB'yi suçlar... Ağca ise Mesih olduğunu söyler...
Ama bilmediğimiz şey şu: Ağca Papa'yı vuracağım
diye mektup yazdıktan sonra, bunu sağda solda söyledikten sonra kim ona
"tamam hadi vur Papa'yı" demişti? Muhtemeldir ki bu 'Çılgın Türk'ün konuşmaları, Bulgaristan'daki Türk
Mafyası ile ilişki içindeki Bulgar Gizli Servisi'nin kulağına gitti. Bulgarlar bu işi büyük abileri Ruslar'a pazarlamaya kalktı. Ardından da KGB onayı ile proje hayata geçirildi. Çünkü Polonya ile başları dertteydi. Polonyalı Papa, Leh Valessa'nın 'dayanışma' sendikasını destekliyordu.
Kısaca özetlersek... Benim kanaatime göre kimi
zaman deli olduğunu düşündürecek açıklamalar yapan Ağca, Polonyalı
Papa'nın öldürülmesi işine gelecek birileri için hazırda bekleyen bir
piyondu.
Bu hikayeyi aklıma getiren okumakta olduğum kitap...
SIRA A. İKLİM BAYRAKTAR DA MI?
Şu sıralar, Ayfer İklim Bayraktar Kaleli'nin Sıra Bende isimli kitabını okuyorum. Yazarın ismi yabancı gelmeyecek.
Kendisi Ergenekon davası kapsamında Oda TV'ye düzenlenen baskın sonucu gözaltına alınan ve ardından da Deniz Baykal'ın kendisini taciz ettiği iddiası ile televizyonlarda boy gösteren bir "basıncı" (gazeteci yerine bu sözcüğü tercih ediyor.)
Kronos Yayınları'ndan çıkan ve alt başlığı Medyadaki Yalanlar Yok Sayılan Gerçekler olan kitabı çok keyif alarak okumuyorum açıkçası. Üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen hala pis kokular gelen bir konuydu CHP genel başkanlığından ayrılan Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın taciz iddiasıyla suçlanması...
İnsanın aklı hafsalası almıyor bir türlü... Siyasetin bu kadar tepesine çıkmış bir insanın, üstelik bir seks skandalı sonrası genel başkanlığı bırakmak zorunda kalmasından kısa bir süre sonra böyle bir şeye karışması...
İDDİALAR DOĞRU DEĞİLSE GERÇEKTEN TACİZE UĞRAYANLAR NE OLACAK?
İşin keyifsiz yanı, bir kadının çıkıp "beni taciz etti" diyerek bir erkeği suçlaması, içinde barındırdığı riskler göz önüne alınınca zor bir şey. Yani İlkim Bayraktar doğru söylüyor olabilir ve bu durumda kendisine (kitabında da altını çizdiği gibi) haksızlık yapılmaktadır. Ancak meselenin garip bir komplo gibi görünmesi de, İklim Bayraktar'ın güvenilirliğini sorgulatıyor. Daha da kötüsü, taciz iddiası doğrulanmadıkça, üzerinde soru işaretleri barındırdıkça başka taciz vakalarının da inanılırlığı tehlikeye girecek.
Kitabı henüz bitirmedim ama tahminimi söyleyeyim. Birileri bir şekilde İklim Bayraktar'ın Oda TV'de çalışmasını sağladı. Muhtemelen bilgi alabilecekleri bir kaynak olarak yaklaşıyorlardı ona. Oda TV operasyonu sonrası herkes gözaltına alınıp tutuklandığı halde, Bayraktar'ın serbest kalması belki de tam bu sebeple mümkün oldu.
Tıpkı Ağca'nın sağda solda "Papa'yı vuracağım" demesinin Papa'dan kurtulmak isteyen birilerinin kulağına gidince organizasyonun harekete geçmesi gibi, İklim Bayraktar'da birilerinin aklına gelmiş ve Oda TV'ye monte edilmiş gibi görünüyor...
HABABAM SINIFI'NIN HÜRREM HOCASI
Kendisini tanımam ama, bugüne kadar televizyondan edindiğim kanı, kitabından okuduklarım, söyleyip yazdıkları nedense bana Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor filminde Perran Kutman'ın canlandırdığı Hürrem Hoca karakterini hatırlatıyor.
'El değmemiş bozkırda açan bir tek gül gibi,yalnız ve vahşi.Esen yelin
ürpertisiyle titreyen ama kendini asla teslim etemeyn bir kız;saf, masum
küçük bir güvercin gibi...'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder