3 Temmuz 2011 Pazar

Büyük medya, Ergenekon, büyük fotoğraf...

Kısa bir süre önce, Taraf gazetesi yazarı Alper Görmüş'ün Büyük Medyada Ergenekon Haberciliği isimli iki ciltlik çalışmasını okuyup bitirdim. İçeriği ile ilgili değil ama biçimsel, okuyanlar için pek dikkat çekmeyen, benim açımdan ise önemli olduğunu düşündüğüm bir eleştiri yapacağım.

Alper Görmüş'ün kim olduğunu yazmaya bile gerek yok. Halen tutuklu Oramiral Özden Örnek'e ait günlükleri ve o günlükler içinde yer alan Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven gibi darbe planlarını yayınladığı için, baskına uğrayan, ardından da kapatılan Nokta dergisinin genel yayın yönetmeni...

GÖRMÜŞ'ÜN KİTABI 'KÖTÜ' BİR KİTAP MI?

Kitap, Görmüş'ün 25 Ocak 2008'den, 1 Nisan 2011'e kadar Taraf gazetesinde yazdığı köşe yazılarından derlenmiş. Görmüş'ün kitabının yeni bilgi içermemesinden ötürü eski mesai arkadaşı Ahmet Şık'ın İmamın Ordusu isimli tamamlanmamış kitap taslağı ile ilgili söylediği "yakışıksız" benzetmeyi bu anlamıyla Görmüş'ün kitabı için de kullanabiliriz: Görmüş'ün kitabı kötü bir kitaptır.



15 Mayıs 2011'de Zaman gazetesinden Murat Tokay'a verdiği röportajda Görmüş, İmamın Ordusu isimli kitap taslağı için şöyle diyecekti:
Ahmet Şık'ın kitabı çok kötü. Hiçbir yeni bir bilgi içermeyen, propagandif bir kitap. Kitap iyi diyen de çıkmadı. Zaten öyle bir şey olsaydı kitabın içeriğine dair haberler çıkardı. Ama geniş kamuoyu hâlâ kitapta olağanüstü bilgiler çıktığını, cemaatin bu nedenle yasaklattırdığını düşünüyor. Ahmet'e bu kitabı yakıştıramadım. Onun araştırmacılık kaygısının, objektif durma kaygısının uzağında bir çalışma. Beni hayal kırıklığına uğrattı. Daha fazlasını söylemek istemiyorum. Ahmet, bir an önce cezaevinden çıksa da bunları tartışabilsek diyorum.
Gerçi kısa bir süre içinde, gelen tepkiler Görmüş'ün geri adım atmasına neden oldu. 27 Mayıs günü köşesinde "kötü" tanımlamasının yanlış ve çarpıtılmaya müsait bir sözcük olduğunu "itiraf" eden Görmüş, üstü kapalı olarak da Zaman muhabirinin kendi röportajını çarpıttığını ima etti:

Kötü” sözcüğünün yanlış ve çarpıtılmaya müsait bir sözcük olduğunu itiraf etmeliyim. “Kötü” yerine mesela “bilinenleri tekrar eden” demiş olsaydım, kendimi çok daha doğru ifade edecek ve belki bu yanlış anlamaların / yanlış anlamak istemelerin önüne geçebilecektim. Bu nedenle tam bu noktada şunları da söylemeliyim:

a) Söyleşide “kötü” sıfatını hangi anlamda ve neden kullandığımı anlattığım bölümlerin çıkartılıp, “kötü”nün çıplak bir biçimde sunulabilme ihtimalini düşünmeliydim.

KİTABIN İÇERİĞİNE İLİŞKİN KÜÇÜK BİR DEĞİNME

Görmüş'ün kitabının içeriği ile ilgili söylenebilecek çok söz var. Belki de en önce Alper Görmüş'ün ısrarlı fikri takibi ile kimi zaman davanın savcılarının bile yaptığı yanlışları gözler önüne sermesi ve Ergenekon Davasının sonuçlandırılması için gösterdiği çabanın, bu kitapla bir kez daha net bir şekilde gözler önüne serildiği söylenmeli.

Sonra da bazı eleştiriler sıralanabilir... Bence eleştirlerin başında okuru kitabı bir yana atmaya sevkedecek tekrarlar gelecektir. Ki bu durumun farkında olan Görmüş önsözde meseleyi anlatmak için bir daha bir daha hatırlatma tekniğinden söz ediyor ve yazıları zayıflatmamak için tekrarları çıkarmadığını söylüyor.

Bir diğer eleştiri ise yazarın sıkı bir polemikçi olarak yazdıklarına verilen cevapları ve medya üzerinden sürdürülen tartışmalardan kitabı okuyanların hiç haberi olmaması. Kitabın gazete arşivinden de bulunup okunabilecek köşe yazılarına göre yeni birşeyler söylemesi belki ancak bu yolla olabilirdi. Yazdıkları ve etik açıdan suçladığı isimlerin verdiği yanıtlar ve bu yanıtlara getirilecek analizler kitabın en büyük eksiği. Tartışmalar tek taraflı olarak havada kalmış durumda.

Üçüncü bir eleştiri ise kitabın isminde yer alan "büyük medya" kavramı üzerinden yürütülebilir. Benim kısa bir süre önce Merkez mi Büyük Candaş mı? yazımda değindiğim gibi büyüklüğün neye göre olduğu yani ölçütü ne yazılarda, ne de kitapla ilgili röportajlarda açıklanmıyor. Büyük tanımlamasının nedeni tiraj mı, etkinlik mi, sayfa sayısı mı belli değil.

BÜYÜK FOTOĞRAFI GÖRMEK YA DA
FOTOĞRAFI BÜYÜK KULLANMAK


Gereksiz yere uzatmamak için biçimsel eleştirime geçeyim. Yukarıda da söyledim. Kimileri için önemli olmayabilir, ama benim açımdan önemli. Alper Görmüş'ün kitabı 14x21 cm ölçülerinde. Yani standart bir boyutta. İki cilt. Ciltler beyaz ve siyah olarak tasarlanmış. Yasin Özcan'a ait tasarımda kapaklarda aynı görsel malzemeler kullanılmış:
Alper Görmüş'ün büyük boy bir fotoğrafı, Alper Görmüş ismi, Nokta dergisinin kapanmasına neden olan postallı kapağı, kitabın ismi (Büyük Medyada Ergenekon Haberciliği), gazete yığını üzerine tünemiş ve ayağındaki bilgisayar mause'u ile gaklayan bir karga ve son olarak da Etkileşim yayınevi'nin logosu.
Etkileşim Yayınları'nın, Peygamberden Mesajınız Var gibi çocuk kitapları da basan ve Said-i Nursi'nin eserleriyle tanınan Nesil Yayın Grubunun markası olduğunu bir bilgi olarak aklımızn bir köşesine yazalım ama benim eleştirim açısından bu bilginin pek bir önemi yok.

Benim -en azından bu yazı için- takıldığım nokta Alper Görmüş'ün, kitap kapağının dörtte birini kaplayan fotoğrafı.

Yayınevi ve tasarımcı Görmüş'ün mavi gözleri ve beyaz sakalıyla "sözünün dinlenmesi gereken bir bilge kişi" imajını çizmeye çalışıyorsa bu konuda salt isminin yeterli olacağını düşünüyorum.

Ya da kitap kapağında yer alan Nokta dergisinin artık hepimizin aklına nakşolmuş o meşhur kapağı bize Görmüş'ün cemalinden daha fazla şey anlatıyor gibi geliyor bana...

Yıllardan beri yazdığı her kitabın kapağında, ismi giderek daha büyük puntolarla dizilen ve artık bir marka haline gelen Hasan Cemal isminin, kitabın isminin hatta konusunun önüne geçmesine benzer bir durum var galiba burada da.

TASARIMCININ ÖNERİSİ Mİ
YOKSA GÖRMÜŞ DE Mİ BUNU İSTİYORDU?


Eğer yayınevi ve tasarımcı tarafından, satışı arttırmak için bir yönetm olarak önerildiyse bu kapak, yazdıklarının kendi suretinden önemli olduğunu düşünüp reddetmeliydi bence Alper Görmüş, ama ya kendisi de bunu istiyorsa?

Görmüş'ün kitabında (aslında köşe yazılarında) sık sık kendi yazılarına referans veriyor olması da bu durumla ilgili olabilir mi? Ahmet Şık hakkında "darbe günlüklerini ortaya çıkaran gazeteci" dendiği zaman celallenip "Ahmet, kusura bakma... Darbe Günlükleri haberini ben yazdım" çıkışını yapması da bu durumla ilgili olabilir mi?

8 Mart günü köşesinde "ben" üzerinden kurguladığı yazısında şöyle diyordu Alper Görmüş:
Şimdi de işin aslını anlatayım size: Darbe Günlükleri’ni yaklaşık üç bin sayfalık “anılar”dan ben özetledim. İki yazı işleri müdürü ile bir başka yönetici neyin üzerinde çalıştığı biliyorlardı, başka kimse Günlükler dergide yayımlanana kadar hiçbir şey bilmedi. Haberi, Nokta’nın öteki çalışanları gibi Ahmet de dergide yayımlanınca gördü.

Haberin altında imza yoktu, buna ben karar verdim; dava açıldığında (bundan emindim) haberi üstlenecektim.

Aslında ben bunları defalarca anlattım, fakat demek herkes unutmuş![a.b.ç.]

Görmüş, Ergenekon Davası ve ertafında gelişen diğer davalar hakkında Türkiye'deki en bilgili isimlerden birisi. Onun için de "Susamam, çünkü Ergenekon benim de davam..." diyebiliyor rahatlıkla. Ergenekon davasından yargılanan Ahmet Şık'a böyle seslenebiliyor üstelik.

O zaman birkaç cümleyle Ahmet Şık yanıt versin, benim kitap kapağında gördüğüm ve sizlere göstermeye çalıştığım o büyük fotoğrafa:
İster mağdur, ister muktedir, bu ülke medyasının ne olduğunu ben bilirim de, en iyi sen bilirsin.

Mesleki kıdemin, gözün kapalı desteklemekte beis görmediğin malum zihniyetin verdiği gazla kendini Olympos'ta hissettiren egonla, hele ki yaptığın işler içinde önemli bir zaman dilimini kapsayan "kronik" zamanlarınla ya da bir dönem mağdurun yanında saf tutmuşken şimdi muktedir olmanla, en iyi sen bilirsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder